bize ulaşın

formu temizle
gönder

Tebrikler

Mesajını başarılı bir şekilde iletildi.

Tamam

“Sevgili X kuşağı, bu zamana kadar iş hayatında yaptıklarınız için size minnettarız. Ama benimsediğiniz çalışma tarzı, motivasyon kaynakları ve öğrenme şekilleri bize pek uymadı. Alıştığınız her şey kısa zamanda değişecek. Çünkü artık sıra bizde. Haber vermek istedik”- Y kuşağı.

Y kuşağı bu mesajı iş dünyasının kurucularına, yani X kuşağına göndereli çok oldu aslında. Gençlerin mesajını içtenlikle kabul edip, bu doğrultuda kendini geliştiren şirketler katma değer yaratmaya başladı bile. Bu mesajı görmezden gelenler için ise durum gayet ciddi. Çünkü bugün bile, iş dünyasında ağırlığını çokça hissettiren Y kuşağı, 2025’te iş gücünün %75’ini oluşturacak. Deloitte’un Y kuşağı hakkında yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de çalışan Y kuşağının %54’ü, iki yıl içinde mevcut iş yerlerinden ayrılmayı düşünüyor. Liderlik yetkinliklerinin gelişimine yeteri kadar önem verilmemesi ve olası liderlik fırsatları konusunda göz ardı edildiklerini düşünmeleri, gençlerin bu kararında etkili oluyor. Bununla birlikte iş-yaşam dengesi, esnek çalışma koşulları, değerlerinin kurum vizyonunu ile örtüşmesi de karara etki eden diğer faktörler. İnsan kaynakları departmanlarının rolü ise bu konuda çok kritik. Bunun farkında olan İK profesyonelleri, bugünlerde, Y kuşağının beklentilerini karşılayabilmek için, kurum içi eğitim konusuna daha çok özenerek “Okul-şirket” kavramını sahiplenmeye çalışıyorlar. Peki sizce dinamik ve yetenekli Y kuşağı, kurumların geleneksel eğitim yöntemleriyle yetinebilir mi? Tabii ki hayır. Şimdi; uyumadıkları zaman çevrimiçi olan, eğlenmeyi bir hayat felsefesi haline getirmiş, bir nefeslik dikkat süreleriyle; Y kuşağının öğrenme ihtiyaçlarına bir göz atalım;

Özgürlüğüne düşkün Y kuşağını, zaman ve mekandan bağımsızlaştırabilen, mobil tabanlı e-eğitimlerle etkileyebilirsiniz.

1- Yaşamak için: Su, yemek ve akıllı telefon

Acaba telefonu ilk sıraya mı almalıydık? “Dijital yerliler” olarak adlandırılan Y kuşağı için teknolojiden, özellikle de akıllı telefonlardan ayrı kalmak tam bir kabus. Peki şirketler bunu fırsata çevirebilir mi? İşte e-öğrenme kavramı tam da burada karşımıza çıkıyor. Özgürlüğüne düşkün Y kuşağını, zaman ve mekandan bağımsızlaştırabilen, mobil tabanlı e-eğitimlerle etkileyebilirsiniz. Çünkü onlar ne zaman ne yapmak istediklerine kendileri karar verdiklerinde çok daha verimliler.


2- Kişiselleştirme şart!

Kişiselleştirme, şu an dünyadaki en önemli trendlerden biri. Karşınıza çıkan reklamlardan tutun da sunulan ürün/hizmete kadar her alanda kullanılan bu yöntem, neden eğitimlerde de kullanılmasın? İnternet sayesinde her türlü kaynağa anında ulaşabilen Y kuşağı için eğitimlerin kişiselleştirilmesinin önemi büyük. Çünkü günümüzde genele hitap eden, özelleştirilemeyen çoğu şey onların radarlarına giremiyor. Örneğin, 50 kişilik bir konferans salonunda aldıkları, 40 dakikalık bir kişisel gelişim eğitimi boyunca, 4 Whatsapp grubunda aktif olup, Instagram’dan 3 hikaye paylaşıp, işten bakmaya fırsat bulamadığı zaman tüneline göz atabilir. Bir de şunu hayal edelim; günün istediği saatinde aldığı bir e-eğitimin ikinci dakikasında kendisine yöneltilen bir soru ve verdiği cevaba göre ilerleyen bir senaryo! Böyle yeni nesil bir çözümle karşılaşan çalışanın, o eğitimden aldığı verim elbette daha fazla olacaktır. Etkileşim ekranlarıyla kişiselleştirme yöntemi, [e]instein’ın da özel ve katalog eğitimlerinde sıkça kullandığı ve her zaman olumlu dönüşler alan bir yöntemdir.


3- Eğlenmeden olmaz!

Eğlenmeden çalışamayan, öğrenemeyen, kısacası mutlu olamayan, mutlu olmadığı yerde de bir dakika duramayan bir kuşakla karşı karşıyayız. Microsoft’un Goldfish isimli araştırmasına göre dikkat süremizin japon balıklarından bile düşük olduğu bir çağda yaşıyoruz. Etrafında o kadar uyarıcı varken, Y kuşağı hiçbir şeye odaklanamıyor diye onlara kızmak biraz haksızlık olur. Peki eğlenmek dikkat sürelerini uzatabilir mı? Cevabı kesinlikle evet! Y kuşağı için planlanan eğitimlerde eğlence kesinlikle göz ardı edilmemeli. Einstein’ın oyunlaştırma projelerine olan ilginin son dönemlerde daha da artması, İK profesyonellerinin de bu konuda bizimle hemfikir olduğunu gösteriyor.


4- Yeni trend hap eğitimler!

Derdini 140 karakterle anlatabilen bir kuşak, sizden de aynı özveriyi bekler. Özveri diyoruz; çünkü aslında bir şeyi kısa anlatabilmek daha zordur. Özellikle öğrenme teknolojilerine yön veren trendlerden “mikro öğrenme” kavramını benimseyen [e]instein’da katalog eğitimlerinde belli bir süreyi aşmamaya dikkat ediyor. Böylece, öz ve etkili içeriklere sahip hap eğitimler, Y kuşağı tarafından kolaylıkla tüketilebilir hale geliyor. Journal of Applied Psychology dergisinin, sonradan BBC tarafından da onaylanan araştırmasına göre, günümüzde 10 çalışandan 8’i hap eğitimleri tercih ediyor ve bu eğitimlerden %17 oranında daha fazla verim alınıyor. Bu yöntemle, planladığınız eğitimlere layık görülen sıfatlar “uzun ve sıkıcı” değil, “kısa ve etkileyici” olacak!

Einstein 10 Şubat 2020

Referanslar