19 nisan 2021
Önde gelen kurumlar, öğrenme içeriklerini daha etkili, daha kalıcı ve daha tatmin edici kılmak için dijital döküyorlar. Öğrenenlerin ihtiyaçlarını daha yaratıcı yollarla desteklemek, öğrenilenleri işlerine daha kolay adapte edebilmelerini sağlamak için dijital içeriklere artık daha çok önem veriyorlar.
Peki, dijitalleşmeden anladığımız, içeriklerin online ortama dönüştürülmesinden mi ibaret?
Hayır, dijitalleşme çok daha fazlası demek. Değişimin getirdiği bir kavramı uygulamaya geçirmek, yenilik ve yaratıcılığı da içinde bulundurmalı!
Yani, e-öğrenmeye dönüştüreceğiniz içeriklerinizin, hedef kitlenizi en iyi şekilde tatmin etmesi, öğrenme hedeflerinizi tam olarak karşılaması için sahip olması gereken bazı özellikler var. Einstein olarak, yeni neslin gereklerine uygun geliştirdiğimiz e-öğrenme çözümlerinden edindiğimiz tecrübeleri şu başlıklar altında özetleyebiliriz:
Hedef kitlemiz dijital çağın ortasına doğdular. İçinde bulunduğumuz sektörler, Y ve Z kuşağına adapte olabilmek için yöntemler geliştiriyorlar, yakından tanımaya çalışıyorlar. Bu kuşağa mensup kişilerin öğrenme alışkanlıklarını değiştiren şey ise, dijital bir çağda büyümüş olmalarıdır. Haliyle, e-öğrenme içeriklerinizin de bu kuşağın dikkatini çeken özellikler taşıması gerekir.
E-öğrenme içeriklerinizin hedefe odaklanması, küçük parçalara ayrılması ve öğrenenlerin bilgileri kapsüller halinde elde etmeleri çok önemlidir.
Mobil e-öğrenme trendini de yakalamak gerekir. Cep telefonu, tablet gibi mobil cihazlar artık her konuda yanı başımızda bulunan bir başvuru kaynağı. Bu konuda, e-öğrenme içeriklerinizin mobil uyumlu olması da e-öğrenme hedeflerinizi her an her yerde karşılamanıza imkan sağlar. Hatta mobil uyumlu e-öğrenme içerikleri, öğrenenlerin iş yeri ile evi arasında geçen zamanını da kazanca çevirmenin etkili bir yolu haline geldi.
Artık öğrenme daha hızlı gerçekleşiyor. Çağımız bilgiye hızlı ulaşma çağı. Öyle ki, arkadaş sohbetlerimizde bile o an duyduklarımızı hemen cep telefonumuzu çıkarıp göz ucuyla teyit etme eğilimi gösteriyoruz. Bu yüzden, e-öğrenme içeriklerinizin hedefe odaklanması, küçük parçalara ayrılması ve öğrenenlerin bilgileri kapsüller halinde elde etmeleri çok önemlidir.
Kişilerin odaklanma süresi oldukça kısalmış durumda. Uzun videolara karşı bir önyargı söz konusu. Bu konuda öne çıkan sayılara bir göz atacak olursak; izleyenlerin odaklanması, videoların 2. dakikasından itibaren bir düşüş gösteriyor. Bu yüzden e-öğrenme içeriklerinizin, kişilerin odaklanma süresi göz önünde bulundurularak düzenlenmesi gerekir.
Gerek az önce bahsettiğimiz odaklanma süresinin kısalığı, gerekse öğrenme konusunun içselleştirilmesi gerekliliği, interaktif e-öğrenme içeriklerinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bunun için, içeriklerinizi dijital ortama aktarırken, öğrenenlerin dikkatlerini çekmek ve öğrenmeyi kalıcı hale getirmek için onlara sorular sormak, keşfetmeleri için şans tanımak, bu süreci uygun geri bildirimlerle desteklemek gerekiyor.
Geri bildirim demişken; yeni nesil için e-öğrenme materyalinin dili de önemli. Y ve Z kuşağı otoriteyi pek sevmiyor. Dolayısıyla, geri bildirimin dilinin de buna uygun olması gerekir. İçeriğe göre değişmekle birlikte, e-öğrenme içeriklerindeki hitabet, konunun içselleştirilmesini kolaylaştırıyor. Mesela, oryantasyon e-eğitimi söz konusu olduğunda ‘biz’ dili kullanmak, verilen mesajı güçlendiriyor, öğrenenin kendisini şirketin bir parçası gibi hissetmesini kolaylaştırıyor.
Görsellerin güçlü olması öğrenmeyi destekler. Kullanılan animasyonlar, ikonlar ve karakterler, hatta renk paleti; eğitim içeriklerinin e-öğrenme materyallerine dönüştürülmesinde en çok üzerinde durulan konulardandır. İçeriğin, kullanılan görsel öğelerle bütünleşmesi gerekir çünkü içeriklerdeki soyut kavramlar bu görsel öğelerle somutlaştırılır. Dikkat çekilmesi gereken kısımların, belki de gerçek videolar ve fotoğraflarla anlaşılması güç noktaların, ikon ve animasyonlar yardımıyla anlaşılması ve kalıcı hale getirilmesi kolaylaşıyor. Kullanılan karakterlerin özellikleri, öğrenenlerin konuyu içselleştirmesine yardımcı olur.